Rambo:
IMDB: 7.9
Olcayto: 7.9
Tam anlamıyla Rambo'nun kapanışı. İnsan bittikten sonra hem bitmesin, birkaç tane daha arka arkaya seyretsin istiyor, hem de böylesine bir finali daha bozmak istemiyor. Yazan, yöneten, yapımcılığını üstlenen ve oynayan Sylvester Stallone. Yönetmen koltuğunda bence çok harika bir iş çıkartmış, eğer orada ünlü bir yönetmen adı olsaydı eminim ki pek çok sinema eleştirmenimiz "Gene bir savaş başyapıtı, destansı bir anlatım" diye methiyeler düzerdi, ancak kas yığını bir adam olunca pek çok göz kaslardan arkasını seçemiyor sanırım.
Rambo ile büyümüş, "Rambo bıçağı" almış, kafasına annesinin eşarplarını bağlayıp bahçeye "Keşke şurada bir çamur yığını olaydı da içine girip saklanaydım" diye umut eden gözlerle bakarak büyüyen bir jenerasyon olarak, ben çok beğendim.
Cloverfield:
IMDB: 7.9
Olcayto: 5 (O da 4,5'dan 5)
Büyük umutlarla gidip tam bir hüsranla çıktığım film oldu. Pek çok yerde "The Host"(Gwoemul) ile karşılaştırılan bu filmde önce pozitif yanları sayalım:
Gerçekten iyi fikirler var içinde. Ben mesela -tıpkı The Host'da olduğu gibi- canavarın tasarımını beğendim. Efektler keza öyle. Başındaki uyarı yazıları ilk anda sizi bir belgesel havasına sokuyor. Kasetteki eski kayıt/yeni kayıt ilikilendirmesi ve bir noktaya kadar hareketli çekim gerçekten sarıyor sizi. Ses kalitesi iyi.
Negatif olarak:
Oyunculuk namına hiç bir şey yok, koskoca bir sıfır. Görsel efektler ve handycam tadı ile koca bir film çekilir mi, evet! O filmden sağlam bir hikaye ve oyunculuk çıkar mı? Hayır... Bana soracak olursanız film The Host'un "Yaratığı bir kenara bırakın esas insanların hikayesi trajedisi" amacını aynen kopyalamış ancak başarılı olamamış. Canavarı çok iyi saklıyor uzun süre, taa ki filmin en sonuna kadar, ha ama orada da bir karşılaşma var o kadar. Yani canavar hakkında bilgi istiyorsanız, unutun. Tıpkı Lost'da olduğu gibi gene deli gibi konuşmalar başladı, "Aslında canavar bir tane değil birden çok canavar var, yüzleri farklı" gibilerinden YouTube videoları havalarda uçuşuyor...Çok iyi bir film olabilecekken koca bir zaman kaybı olmuş kanımca. Seyrettiğim sinemada film bittiğinde kimse kıpırdamadı ve herkes oturduğu yerden sövmeye başladı ki hayatımda ik defa böyle bir şeye şahit oldum...
Ama benim için tüm filmi özetleyen yanında kız arkadaşıyla sinemada yanımızdan geçen genç bri arkadaşımızdı:
"Herşey tamam da, bu arkadaşlar 20 dakkada bir bu boyutta bir canavarla Manhattan gibi bir yerde nasıl 'karşılaşabiliyorlar'?!?"http://www.blogger.com/img/gl.link.gif
Bu arada...Bu filmdeki Nokia hegamonyası nedir allahaşkına?!?! Tamam ürün yerleştirme, reklam vs tamam da...Hadi adamların telefonları Nokia, hadi videoya çeken kız Nokia'ya çekiyor..da...kardeşim...O metro sahnesindeki Nokia afişinin önünde durma ve kameralı -afedersiniz- dallama arkadaşın "Nokia" yazısına zum yapması nedir yahu?!?