McDonalds gibisi...?

CCP, Heye Werbeagentur GmbH, Avusturya tarafından yapılan birkaç işten biri..Benim favorim. Durum bence harika özetliyor.
kaynak

BMW K1200R...Acımak yok

Gerçekten de yaratıcı ekip hiç acımamış. Bir BMW K1200Rsahibi olmaya teşvik eden,BMW K1200R sahiplerini de gevrek gevrek gülümseten bir iş.
JWT/PPGH Hollanda'dan 2005 bonz Epica ödüllü bir çalışma.
İyi fikir, tertemiz uygulama.

Bild...Yarının gazetesi bugünden.

Son derece etkili ve dikkat çekici bir çalışma.
Jung von Matt/Almanya
Yaratıcı yönetmen: Oliver Voss,
Yaratıcı ekip: Christian Fritsche, Vera Hoescheler

PDN Photo Annual 2006 oylaması başladı

PDN fotoğraf yıllığı için bu sene internetten oylama gerçekleştiriliyor.
Canon,Nikon ve Epson ana sponsorluğunda gerçekleştirilen bu seneki yarışmanın katılımcılarını görmek için web sitesine giriniz,fotoğrafları inceleyiniz derim.

Honda-Koro...Kamera arkası

tam anlamıyla "ses getiren" reklamın kamera arkası...

Karakterlerin dışını biliyoruz..Peki ya içini?

Tanınmış çizgi karakterlerin iskelet yapılarını merak eder misiniz?
Harika bir anatomi çalışması olabilecek bir etüdü sergi haline getirmiş Michael Paulus.Hem sergileme hem de çizimler gerçekten iyi fikir.

Levi's tarzı itiraf.com

Bildiğiniz üzere Türkiye'nin itiraf.comu var da yabancıların olamaz mı...
Yıllardır gözümüzün önünde durup durur itiraf.com ve fakat nedendir bilinmez bir babayiğit de çıkıp bu konseptin ne kadar işlediğini gördüğü halde tutup bunu bir pazarlama ve reklam aracı haline getirmez.
Ama işte yemeyenin malını yerler durumu baki...OgilvyOne/Singapur tarafından Levi's için hazırlanan Stay true adlı sitede itiraflarınızı sesli yada video kayıt şeklinde bırakabiliyorsunuz ve itiraflarınız oy alıyor...Ne kadar hit alabileceğini tahmin edersiniz...İyi bir fikir değil, iyi bir uyarlama.

Heineken ile sevgililier günü

Hakikaten de içelim güzelleşelim durumu..Ama iyi fikir.

Beko...Bir Dünya markası.

Bir anlamda Dünya'da Türkiye'nin adını sektörel anlamda duyuran ajanslarımızdan TBWA/İstanbul tarafından yapılmış tertemiz bir iş. Bodycopy olmasa dahi kendini ifade eden,uluslararası dile sahip bir iyi fikir.
Yaratıcı ekibi bilen eklerse sevinirim...

Motorsikleti motorsiklet yapan parçalarıdır.

Honda için yapılmış,evrensel dile sahip çalışmalar. JWT/İspanya'dan.

kaynak

Seslendirmenin önemi

Bu videoyu sevgili Murat Kaya'nın blogunda rastladım ve sizlerle de paylaşmak istedim. Seslendirmenin önemini şu sıralar Pınar'ın kuklaları ile zaten yaşıyoruz ama hem eğlenceli yapısı hem de tüm zamanların en uzun soluklu TV şovu olan "The Simpson" karakterlerine sesleriyle hayat veren bu ikiliyi seyretmek gerçekten eğlenceli.
Konu ile ilgili Murat'ın bloğunda ayrıca güzel bir yazı da bulunuyor.

BMW sizi "hayır" demeye çağırıyor.

BMW USA tarafından hazırlanmış olan, ve yaratıcılığa, yeniliğe karşı duranlara "hayır" demeyi esas alan,BMW'nin marka imajını ve tüketici sadakatini sağlama almasını sağlayan başarılı bir viral site.

Antalya'dan harika bir "iyi fikir"le döndüm

Tekrar herkese merhaba...Bir haftalık dinlenceden sonra tekrar şehrin koşuşturmasına geri dönmüş bulunuyorum.Üstelik de başka hiçbir şehirde görmediğim bir iyi fikir ile.
Antalya Belediyesi son yıllarda ciddi biçimde gelişiyor. "Dünya'nın turizm başkenti" olmayı gerçekten kafalarına koymuşlar ve bunun için de yapılması gereken yada gerekmeyen tüm pozitif yatırımlar ve ilerici hamleleri gerçekleştiriyorlar.Bunun son örneği de yukarıda gördüğünüz "Yürüyen merdivenli ve özürlü asansörlü üst geçit".
Bundan şehirde birden çok var...Önemli kilit noktalarda bulunan bu üst geçitler özürlüler tarafından rahatça kullanıldığı gibi, adımları yavaş yaşlı yada yürüme sorunu çeken kişilere de birebir çözük sunuyor. Yıllardır hep "Neden uygulanmıyor" dediğim bir konuyu karşımda görmek beni çok mutlu etti. Yağmurlar başladığında sonuçlar nasıl olacak bilmiyorum ama ne olursa olsun, gerçekten iyi fikir.Bu projeyi düşünenleri,sunanları ve hayata geçirenleri ayakta alkışlıyorum.

Düzeltme:Kardeşim uyardı beni,ben de fikre o kadar kaptırmışım ki kendimi gözümden kaçmış. "Özürlü" yerine keşke 'engelli' denseymiş. Özürlü çok rahatsız edici bir kalıp.Özür dileyecek bir eksikleri varmış gibi sanki" şeklinde düşüncelerini belirtti, ve son derece de haklıydı. Bildiğim kadarı ile "özürlü" olarak tanımlanan kişiler ve bu konuyla ilgili derneklerde "engelli" kelimesini kullanmayı tercih ediyor zaten.Keşke bu kadar duyarlı bir iş yapılırken bu detay da gözden kaçmasaydı.
Düzeltme ve duyarlılık için bir teşekkür de Onur Cengiz Bey'e gitmeli...

Three legged legs

Fevkalade şahane animasyonlar, yazacak bir durum yoktur, haliyeti ruhiye coşmuştur.
İzlenilmesi şiddetle tavsiye edilir. Lütfen ana sayfasından diğer çalışmalarınada bakınız. threeleggedlegs çalışanlarını tebrik ederim. "iyi fikirler".

Nazario Graziano

İtalyan sanat yönetmeni Nazario Graziano'nun çalışmaları açıkçası beni etkiledi. Göreceksiniz ki zamanın klasikleşmeye başlayan avrupa illüstrasyon, tasarım kültürü ile kendi tarzını çok güzel sentezlemiş. Artık yeter bu tarz tasarımlardan derken bana açıkçası yeni bir bakış açısı getirdi kendileri. Özellikle el yapımı posta kartları çok hoşuma gitti. Saygılarımla.

Karton Yatak

Ev sahiplerine, ansızın gelen misafirlere, parti akşamından sonra yatacak yer sorununa, odanın düzenine, odanın boyutunun getirmiş olduğu sorunlara birebir çözüm getiren bir fikir. "iyi fikir" diyoruz bir tane satın almak için hummalı bir arayışa giriyoruz, yada kendimiz yapıyoruz.

Matbaa ile aramda birazdan şöyle bir dialog geçebilir: Üstad bana yatak lazım... 7mm lik olsun 29 kırım olsun, 100x220cm karton olsun. Cevap: ha? mat selafon olsunmu abi?

IT design'ı tebrik ederim.

Wallpapers

Eğer 2 veya 3 ekranlı çalışıyor iseniz muhtemelen wallpaper sıkıntısı çekerseniz. Bu sitede yer alan çalışmalar ile isterseniz tek ekranlı isterseniz 2-3 ekranlı wallpaperları indirebilirsiniz. Site, beğendiniğiniz çalışmaları tek tek indirme şansı da tanıyor ve geniş bir arşive sahip. Açıkçası leziz bir arşiv.

El üstünde tutulanlar

Hindistan'da Hotel Marriott içerisinde bulunan özel bir gece klubü Enigma da gerçekleştirilen bu basit reklam gerçekten güzel. Maliyetsiz, amacına tam ulaşan ve basit bir iyi fikir.

Tatil..En "iyi fikir"

Evet arkadaşlar...Takriben 3.5-4 seneden sonra bir haftalık bir tatil beni bekliyor...Önümüzdeki bir hafta boyunca -inşallah- hiçbir bilgisayar ekranı görmeyeceğim.
29'unda görüşmek üzere :)

Nintendo wii

Wii bilgisayar oyuncuları ile "diğerleri" arasında bulunan o görünmez duvarı kıracak.
Wii insanları oyunları ile daha fazla yakınlaştıracak...ve birbirleri ile de. Tabi ki soruyorsunuz: Wii ne demek?
Wii kelimesinin seslendirilişi "we"(ingilizce biz) gibi ve bu durum da oyun konsolunun herkes için olduğunu vurguluyor.
Wii dünyanın dört bir yanında bulunan herkes tarafından hatırlanabilir, hangi dili konuştuklarının önemi yok. Karışıklık yok.Kısaltmak yok.Sadece Wii

...diyor Nintendo yeni oyun konsolları "Nintendo Wii" hakkında.
Oyun anlayışı yeni bir konuma getiriliyor gibi...Bekleyip göreceğiz. Ancak eğer bir "ön-bilgi" edinmek isterseniz web sitesine göz atabilirsiniz.

Görünüşe göre iyi fikir.

Gerçekler acıdır!Advergirl'den harika bir AMEX reklamı

Aşağıda Advergirl tarafından yazılmış yeri American Express Card reklamı bulunuyor.Durumumuz budur arkadaşlar, değil mi?...

Ben bir reklam ajansında çalışıyorum.

Kot giyip,çok eğlenip, işyerinde bira içerim.

Çok sık yapmadığım şey ise para kazanmaktır.

Müşterilerim büyük şirketlerin başkan yardımcıları. İkinci evleri, havalı kıyafetleri ve göz alıcı otomobilleri var.

Onları dışarıda yemeğe götürdüğümde ve benim aylık kiramdan daha fazla tutan bar ve yemek masrafları için American Express kullanıyorum.

Bana bir sonraki masraf çekime kadar bana ihtiyacım olan satınalma gücünü veriyor.

Benim hayatım. Benim kartım.American Express.

Orjinal metin

Axe artık limitleri zorluyor...

Tamam.."Seks satar" diye bir gizli gerçek var..Ama cinselliğe dayalı reklamlardan artık size de gına gelmedi mi?..Axe yıllardır bu işi sürdürüyor, ki başta gayet güzel götürüyordu ama artık iş biraz kabak tadı vermeye başladı.Bu durum, bu işteki iyi fikri yoksaymamızı engellememeli ama gene de...Artık daha farklı bir şeyler bekliyor insan.

"Her yerde olabilir. Yeni uzun süre kalıcı etkili AXE".

Kadınların çanta çılgınlığında yeni bir boyut.

Bir davette Louis Vuitton çantayla gitmek bir çok kadının rüyasıdır ama sadece ultra zengin kesimin ulaşabileceği bir şeydi. Bagborroworsteal gibi yeni girişimciler bu çantalara herkesin ulaşabilmesini sağlıyor. Aylık düşük bir ücretle istediğiniz çantayı bir aylığına kiralayabiliyorsunuz, çantadan sıkıldığınızda yenisiyle değiştirmek elinizde. Bagborroworsteal’in iş modeli dünyada başka bir çok şirket tarafından farklı farklı noktalarda uygulanıyor.

Kaynak:Marketallica

Geri Dönüşüm Tasarımları

Kurallar basit, bir kutuyu tamamen açın ve istediğiniz şekilde tasarlayın, boyayın, yeni bir metaryel ortaya çıkarın.

Çok eğlenceli ve iyi fikirler güzel tasarımlar bulunmakta.

Art Motion

Harika bir stop motion örneği. Şapka çıkartıyorum fikre ve özellikle uygulamaya. İzlenmesi şiddetle tavsiye edilir.

SWEET

Az önce televizyonda duydum...Aklıma direkt "Dude. where is my car?" geldi...
"Sweet",Şeker Yatırım Menkul Değerler A.Ş'nin dünya borsalarındaki yatırım araçlarına online ulaşım sağlayan yeni hizmeti imiş..
"Şeker Worldwide Exchanges and Electronic Trading"de açılımı.Açıkçası ilk duyduğumda çok güldüm..."Bu ne yaa" diye sesli tepki bile verdim ve apar topar internete girip bu yukarıdaki bilgilere ulaştım.
Sonra düşününce, Şeker...Sweet...açılımı...aslında ne kadar da güzel oturuyor.
Sizler ne düşünürsünüz bilemem tabi..Ama bence fikir, "sweeeeeet"... :)

McDonald's - Eid Mubarak

Eid,(îd doğru-arapça- yazılışı..iyd okunur)"İslami bayram" anlamına geliyor diyebiliriz kabaca. Leo Burnett/Yeni Delhi tarafından yapılan bu çalışma bana oldukça radikal geldi...Yayınlandığında nasıl bir tepki aldı bilmiyorum ama önyargılarım bana, bu ilan bizim buralarda çıksa haftasına ne kadar tartışma programı varsa hepsine konu olurdu dedirtiyor.
RY: Rondeep Gogoi,
SY: Sumonto Ghosh,
Fotoğraf sanatçısı:Pankaj Arora

Kaynak:Adsoftheworld

Test Drive Unlimited - Bilgisayar oyunlarında reklamcılığın yeni jenerasyonu

Açıkçası hiç bir zaman çok oyunşinas birisi olamadım..Tamam, geçmişte kendimi kaybedip oynadığım oyunlar var evet,ancak son dönemde kardeş kişisinin Warcraft'a dadanması ile oyunların ne hale geldiğini ve nerelere gidebileceğini düşünüyordum ki...Birilerinin daha düşündüğünü gördüm.
Eden games adlı oyun şirketi tarafından hazırlanan ve IGA tarafından Eylül'de satışa sunulacak Atari için geliştirilen oyun ile reklamcılığı yeni bir seviyeye getiriyor.
Oyun esnasında oyuncular Hawaii caddelerinde modifiye edilmiş Lamborghini, Ferrari ve Mercedes Benz gibi araçlar ile gezerken "Ben Sherman","Marc Ecko" gibi mağazalara girip oradan alışveriş yapabilecekler.Ayrıca bu oyun çok daha büyük ve on-line oynanabilen başka bir yarış oyunu ile de interaktif olarak bağlantıda olacak.
IGA Başkanı Justin Townsend yaptığı açıklamada, şirketin oyuncuların nerelerde ve ne sıklıkla oyun içi reklamlara maruz kaldığını da takip edeceklerini bildirdi.

Kaynak:Adrants

Grafuck!

Grafuck bir grup uluslararası sanatçının bağımsız olarak sekse sanatsal bakışlarını içeren, erotik sanat kavramını yeniden yorumladıkları bir antoloji. Sitesinde "Herşey eğer sanatçılara ve tasarımcılara pak çok insan tarafndan tabu kabul edilen bir konu etrafında işler yaratmalarını istesek ne olurdu ile başladı" olarak tanımlanan Grafuck kitabının bilgilerini ve içeriğinden örnekleri buradan görebilirsiniz.

Kanalizasyon Kapakları

Kim demiş kanalizasyon kapaklarına tasarım yapılmaz diye. Japonlar her alanda olduğu gibi oluşumlarını burada da gösteriyorlar. Saygı duydum bu çalışmalarından dolayı. Hepsi birbirinden güzel. İyi fikir!

Kamuflaj

Tam anlamıyla leziz işler. Bakılası izlenisi. Tavsiye edilir. Désirée Palmen.

Hayvani fikirler...

Uygulamalar gerçekten ilgi çekici. Hele, sincap betimlemesi iyi bir takım işi olmuş. İyi fikir.

Dansın evrimi!

Reklamla alakası yok ancak...Çok eğlendim :))

Optik illüzyon sevenlerden misiniz?

Açıkçası ben sevenlerdenim...Algıda seçiciliğin yerini algıda şekilcilik aldığı anda doğru bilinen değerlerin ters gelmesi hep beni benden almıştır...Bu bloğu yeni keşfettim ve inanın içinde görülmeye değer çoook fazla örnek var.
Başlığı tıklayarak blog ana sayfasına gidebilirsiniz.

Kopya mı?Sataşma mı?

İkinci bir "sataşma" vakası..Ancak burada reklama sataşmaktan ziyade kendine pay çıkartma var...Fikir hiç te iyi değil. Ancak arada böyle kötü örnekleri de koymak lazım, ne olup bittiğini anlayalım diye.
Bu reklam bana "Amerikalı" filmini hatırlattı...Amerikan filmlerinin parodisi olması gereken film bir kötü bir amerikan filmi kopyası olup çıkmıştı sonunda. Bunda da aynı paslı tat geldi ağzıma...

Bu orjinali:


Bu da "Tango" versiyonu:


Yorum sizin.

Mini viral

Glue London'dan yeni MINI Cooper S JCW GP Kit modeli için hazırlanan viral kampanya...
Eğlencelik bir iyi fikir...Neden Türkiye için de böyle şeyler düşünülmez anlamam..Yada neden bu sitede isim kısmına istediğimiz ismi yazamıyoruz ki...

(Adicolor'a inat) Tuğrul-Yeşil

"Hocam bak şimdi...
Örümcek Adam'ı düşün..Renkleri ne? Mavi kırmızı...Green goblin di mi bunun en büyük düşmanı. O'nun rengi ne?..Yeşil.
Süperman'i alalım..O?Mavi kırmızı gene..Peki O'nun en büyük düşmanı ne?Kriptonit..O ne renk?..Yeşil.
Amerika renkleri nedir?Mavi kırmızı...Peki çizgi roman aleminde Amerikan ordusunun kapıştığı en belalı eleman kim?Hulk..O ne renk..Yeşil...Bu yeşil bir şeyi sembolize ediyor ama, bulacam onu da..."

Bunca senedir çizgiroman okurum, bu kadar keyifli ve ince ayar bir tespit görmedim...Demek ki iyi fikir her yerde kendini gösterir tezi bir kere daha doğrulanıyor :)

Aklına sağlık Tuğrul Peker!

Talk talk

Deli işi bir iyi fikir daha...Bizim cep telefonu reklamlarını düşününce..İnsan bir iç geçiriyor...

Get Noticed!

Kodak tarafından reklam ajanslarına yönelik bir site yapılmış..Altında da pek keyifli ve de öğretici oyunlar yapılmış.."Agency Soundboard" favorim..Buyrunuz buradan yakınız :)

MTV-HD

MTVHD için Psyop tarafından yapılan 90 saniyelik animasyon görülmeye değer..Başlığı tıklayıp siteye gidildikten sonra bütün diğer işlere de bakılmalı...Bu adamlar işlerini biliyorlar.

Metro

Madrid Metro'su için yapılan ve 2006 NY Festivalinde altın alan bir iş...Gerçekten çok iyi bir fikir.

BMW Art

Serial bug killer - Seri böcek öldürücü


Aisle,window or on the top of the engine - Koridor mu,pencere mi yoksa motorun üstü mü olsun?


The search for yourself doesn't run on Google - Kendinizi Google'da arayamazsınız.

FCB/Sao Paulo tarafından yapılan BMW K1200R işleri...
Artwork harika...Metinler harika...Ellere fena halde sağlık.

Bloglar,reklamlar ve hayat üzerine karalamalar

Hugh Macleod adlı creative director'ün bloglar, reklamlar ve para kazanma üzerine "iş kartlarının arkasına yaptığı karalamalar"ı paylaştığı sitesi...Enteresan ve eğlencelik..Ve bunları paylaşmak,iyi fikir :)

118 1118'den muhteşem bir Honda-Koro parodisi

Muhteşem...başlığı tıklayıp gülmeye hazır olun.

Yine VW...

2005 LIAA'dan madalyalı bir VW işi...
Toronto film festivali ana sponsoru VW.

Dünya'nın ilk konuşan reklamı

Sonunda bu da oldu...Media Week dergisinin 2 Mayıs tarihli sayısında çıkan "Radyo reklamcılığı bürosu-radio advertising bureau-" reklamı konuşuyor. JWT/Londra tarafından yapılan bu reklam, sayfanın içine yerleştirilen ultra hafif ve tabi ki küçük çipin, o boş sayfaya gelindiği anda çalışması ile başlıyor. Sayfa açıldığı anda sayfadan "Reklamınızın radyoda farkedilme oranı basına nazaran ortalama 3 kat daha kuvvetlidir. Daha fazla bilgi için Radyo Reklamcılığı Bürosu ile rab.co.uk adresinden temasa geçebilirsiniz (You are 3 times more likely to get your ad noticed on radio than you are in press. For more information contact the Radio Advertising Bureau at rab.co.uk)" metni okunuyor.
Yeni çağ reklamcılığı sürekli gelişiyor.
Sistemin çalışmasını görmek için başlığı tıklamanız yeterli.

Kaynak:coloribus

Hiç kimse ölümsüz değildir

Emeklilik sistemi üzerine net bir iş, bir iyi fikir
..Yada ben fanatik Örümcek Adam hayranı olduğum için bana öyle geldi bilemiyorum :)

Kaynak:ihaveanidea

Get a Mac

Apple bundan birkaç sene önce "Switch" kampanyası ile sıradan insanların PC'den Mac'e geçme sebeplerini gösterdi...
Şimdi şimdi Dove ve benzeri markalar tarafından kullanılan "sıradan insan" konseptini yıllar önce bize sundu ve yeni kampanyası ile tekrar ve alenen PC'lere sataşmaya devam ediyor.
PC kavramını her ne kadar yaratan IBM olsada genel bir tanım olduğundan da kimse çıkıp Mac'e "Sen yanlışsın" da diyemiyor.
Mac işini biliyor :)

Maconomy

Danışmanlık şirketi mi yoksa reklam ajansı mı yönetmek istersiniz...Kararınızı verin, "vakit nakittir" deyimini hayata geçirebilecekmisiniz kontrol edin...Oldukça keyifli bir oyun.

Pjotro-The man with the musical suit

Nokia her zaman farklılığını koruyor...Hareketinize göre müzik oluşturan bir kıyafetiniz olsa neler yapardınız?...Başlığı tıklayınız, siteyi keşfediniz.

Adicolor - Black

Ve Adicolor serisi sona erdi...
Saiman Chow tarafından yazılıp yönetilen kaotik,kabus gibi bir stopmotion uygulaması

Şükrü Terzi röportajı

Dinodream.com sitesi adına sevgili Şükrü Terzi ile yaptığım röportajı aşağıda bulabilirsiniz.

----------------------------

1994 senesinde yakaladığı “Talih Kuşu”nu bırakmayıp onu kovalayan, kovaladıkça da başarılarının çıtasını sürekli yüksekte tutan, Amerika Birleşik Devletleri’nde üstelik de reklamcılığın kurtlar sofrası olduğu New York’da Türk olarak dik durabilmeyi başarmış bir “markalaşma gurusu” Şükrü Terzi.
DinoDream ile Türkiye’den Amerika’ya uzanan macerasını, Türkiye ve Dünya’da grafik tasarım anlayışını, Duolution isimli görsel iletişim&markalaşma hizmeti veren şirketini, DuoLab ve DuoFormula’yı paylaştı.

Olcayto Cengiz - Şükrü Terzi kimdir, bize kendinizi tanıtır mısınız?

Şükrü Terzi - Şükrü Terzi genel olarak “niçin bu dünyadayız” yanıtını arayan diğer milyarlarca insan gibi bu fiziksel dünya içinde “tasarım” gibi zihinsel bir aktivite bulup eğlenme şansına sahip, çoğunlukla yaşanan dakika içinde varolmayı seçen bazen de geçmiş ve gelecek kutuplarında seyahat eden, evrensel ortak bilincimizin bir parçası halinde vücut bulmuş bir ademoğludur.

OC - Reklamcılık, daha doğrusu grafik ve tasarım dünyasına girişiniz nasıl gerçekleşti? İlginiz çocukluk yıllarına mı dayanıyor yoksa tesadüfi olarak mı gelişti?

ŞT - Evrimsel bir tesadüf oldu diyebilirim. Başlangıçta yalnızca görsel görmesi, görsel zihini ve görsel olarak görüleni kağıt üzerinde yansıtabilmesi konusunda yetenekli bir çocuk idim. Sonra düşünce dünyamdaki öyküleri resimleyebilir oldum. En son da görsel anlatımın en temeli olan soyutlamalar ilgimi çekti. 1988 deki lise yıllarımdaki resim oğretmenimin beni Grafik tasarım konusunda bilgilendirmesi ile de GSF’e girdim. O ana dek Grafik Tasarımın ne olduğunu bilmiyordum.

OC - Mesleğinizi Türkiye’de devam ettirmek yerine neden Amerika’yı tercih ettiniz?

ŞT - Geneldeki herkes gibi herşeyin burada daha iyi yapıldığını düşünüyordum. Özellikle bütün grafik tasarım reklam kitaplarında yapılan işlerin US markası altında olması beni bir yolculuğa çağırıyordu. Ben de acaba gerçekten öylemi deyip görmek için bir seyahate çıktım.

OC - Amerika maceranız nasıl başladı?

ŞT - İlginç olduğunu düşündüğüm bir öyküsü var. İstanbul’da 10.Köy diye bir reklam ajansında art direktörlük yaptiğim bir 1994 yaz gününde Hürriyet gazetesinde okuduğum bir haber ile başladı. Haber yurt dışında eğitim yapmak için devletin bir burs verdiğini söylüyordu. Birden içtigim kahveden gelen kokunun zevki ve biraz da tembellik ile “kim uğraşacak şimdi bu işle” dedim. Üstelikte son gündü başvuru için. Başvursam bile dünya kadar sınavı kazanmak gerekiyordu. Üstelik Almancam da eminim Türkçe kadar yabancı kalacaktı Amerikalılar için. Sınavları kazansam bile emindim torpil bulan başka birini gonderirlerdi. Neyse, Fatih’teki MEB binasını bulmak, formları doldurmak, bankaya dekontu yatırmak gibi, üniversiteden resmi mezuniyet puanımı alıp iliştirmek gibi ve daha da şu an unuttuğum birsürü gerekçeyi bir gün içinde yapmak gibi angarya işlerle güzelim sabahımı sonunu göremediğim bir gelecekle bozamazdım. Tam Hurriyet gazetesini masaya savurup kahvemi yudumlayıp Mac’imi açmışken, aklıma, güleceksiniz ama, Zeki Alasya Metin Akpınar’ın “bana çıkmaz-ya çıkarsa” reklam filmi geldi. Ardında yatan düşünce bence “bilet almazsan tabiki çıkmaz” idi. Yani kazanma olasılığını varetmek için olasılık kategorisine girmek gerek. Ben de “ya çıkarsa” deyip bütün sabahımı allak bullak eden yukarıda anlattığım bir dizi yaptırımlardan sonra ismimi burs listesine eklettim. Ve o andaki kısa zamanda verilmiş kararım beni Turkiye’de yalnızca 3 kişiye verilen bir bursu ilk sırada kazanıp, şu anda New York’ta yaşamama yöneltti. Hayatımızda o kadar olasılıklar varki farkına varamayıp kaçırdığımız.

OC - Türkiye’nin yurtdışında, hele ki Amerika gibi reklamcılığın ve tasarımın kıran kırana bir savaş şeklinde yaşandığı kurtlar
sofrasında yer alan az sayıdaki Türk’lerden birisiniz. Bu konuma gelirken karşılaştığınız sıkıntılar neydi ve bunlar arasından halen
karşılaştıklarınız var mı?

ŞT - İlk zorluğum iletişim idi. Dil, özellikle tasarım pratiği sözkonusu olduğunda, kendi içinde varolan bütün anlatım unsurlarını kullanmak isteyeceğiniz, karmaşık zihinsel düşüncelerinizi organize edip işdaşlarınız ve müşterilerinizle kolay iletişimi sağlayabileceğiniz tek araç. Bunu çok kolay biçimde yaparken, birden yalnızca İngilizce konuşulan bir ortama girdiğimde doğal olarak zorluk çektim. Sanki yeniden 3 yaşında yeni dil oğrenmeye başlayan bir çocuk gibi, basit ingilizce cümlelerim karmaşık düşüncelerimi yansıtmadı. Bu da beni çok bunaltıyordu. Şansıma MEB dil okulu bursu da veriyordu. Master eğitimim öncesi, 6 ay bir dil okuluna gidip akademic ingilizcemi geliştirdim. Gerisi de çok okumak ve pratik ile gelişti.

Diğer bir zorluk ise Amerikan iş zihniyeti ile Türk iş zihniyeti arasında geçirdiğim geçiş dönemi idi. Amerika’ya yeni gelmiş bir Türk olarak yaptığım iş konusunda oldukça tutkulu ve egolu idim. İşime yapılan eleştirileri kişisel boylamda algılardım. Sanki bana yapılmış gibi. Bu durum Amerika’da çalıştığım ajanslarda onların alışık olmamasından dolayı pek çok karmaşık ortamlar yarattı. Amerikalılar da hep “it’s not personal” derler bu durumlarda. Doğru ya da yalnış, bu duygusal suçlama durumu, bana da eleştiri hakkı verilmesi sonrasında kendi kendini nötürledi. Bu da işi ön plana çıkarmayı ve egomu cebime koymayı bana öğretti. Bu tamamı ile otoritenin kime verildiği ile ilgili.

OC - Şu anda yaptığınız işi tam olarak nasıl isimlendirebilirsiniz?

ŞT - Görsel İletişim Tasarımı genel, markalama sipesifik

OC - "Duolution" hali hazırda başında olduğunuz "Markalaşma Hizmetleri" veren şirketiniz. Neden reklamcılık değil de böyle bir yapı kurmayı uygun gördünüz?

ŞT - Marka bir firmanin vizyonunun varolan iletisim noktalarindaki duyusal gostergesidir. Reklam da bu iletisim noktalarindan yalnizca biridir. Ve bir vizyonu değerini kaybetmeden alt kademelerdeki bu iletişim noktalarına eksiksiz aktarabilmek oldukça, kimya hocamın söylediği gibi “meşakkatli”, bir işti. Yaratıcılığın yanı sıra, stratejik düşünme, detaya özen, yenilikçilik, geniş bakış açısı, şu anın ve geleceğin farkında olunduğu bir zihniyet gerektiriyordu. Hepsi de benim en çok yapmayı sevdiğim şeyler idi.

OC - Bize yapınızdan ve hedeflerinizden biraz bahsedermisiniz?

ŞT - Bizim yapılanmamız yaratıcı ve yenilikçi düşünce üzerine kurulmuş bir okul yapılanması gibidir. Her beyin burada işini iyi yapmaya teşvik edilir. Brain-stormlardan tutun da study zamanlarına kadar, herkes sanki yepyeni bir şey icat ediyormuşçasına çalışır. Hedefimiz daha fazla farklı pratikleri bir araya getirip bir projeyi bütün açılarıyla irdelemek ve tasarımlarımızı bu bulgular sonucu yapmak.

OC - Bize Duolab’dan biraz bahseder misiniz? Neden böyle bir formülasyon kurmaya gerek duydunuz?

ŞT - Markalarda olduğu gibi her firmada yenilikçi zihniyet önemlidir. Duolution da sonuçta bir marka. Kendi yaptığımız pratik içinde de yenilik yapmamızın rekabet ortamında varoluşumuz için gerekli olduğunu düşündük. Ve DuoLab adı altında bir zihinsel boyutta laboratuar kurduk. Amacımız DuoLab’te, tıpkı bilim adamları gibi, var olan çözümlemelere yenileri eklemek için bir ortam kurmaktı. Bu ortamda var olan görsel iletişim yöntemlerini analiz edip yeni yöntemler geliştirmeyi amaçlıyoruz. İlk aylardan itibaren DuoLab’den aldığımız meyvelerden birisi de DuoFormula oldu. DuoFormula tasarım yapma sürecimizi bir metodlar zincirine dönüştürüp her tasarımcıyı bütünün parçası haline dönüşmesini sağladığı gibi, müşterilerimize de yaptığımız işi ciddiye aldığımızın somut bir kanıtı oldu. DuoFormula’yı geliştirmeye devam ediyoruz. Örneğin DuoH kısmındaki soru yanıt formlarımızı farkettiğimiz bir iki eksik üzerine yeniliyoruz.

OC - Piyasada bilinen bir markaya hizmet vermek, piyasaya yeni girecek bir markaya hizmet vermek. Seçme şansınız olduğunda hangisini tercih edersiniz? Sebebi nedir?

ŞT - Piyasaya yeni giren bir markayı tercih ederdim. Bu verdiğimiz markalaşma servislerine uyduğu gibi, bir çiğ kil hamurunundan bir heykel yapmak gibi bizi yaratıcılık açısından oldukça tatmin eder.

OC - Şimdiye kadar çalışmaktan özel bir zevk duyduğunuz bir marka oldu mu? Ya da "şu marka ile çalışmak isterdim" dediğiniz?

ŞT - Bence markadan çok o markada çalışan kişi ile aranızdaki uyum daha önemli. Bu yüzden çalışmaktan en çok zevk aldığım marka, menejeri Ms. Hanna yüzünden, DAIGEO idi (Smirnof, Guiness, Jonny Walker gibi içki markalarının sahibi firma). Ms. Hanne oldukça yenilikçi ve açık fikirli olmasının yanı sıra, beni de entellektüel olarak zorlayan bir müşteri idi. Her ikimiz de çok şey öğrendik yaptığımız işlerden. İkinci olarak Türk takı markası Gilan için birşeyler yapmak isterdim.

OC - Dinodream.com'a girip sitemizi girip inceleme fırsatınız oldu mu? Yapılan çalışmalar ve yorumlar hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

ŞT - Girdim. Beğendim. Devam. :)

OC - Grafik tasarımın şu anda geldiği noktayı, sizin sektöre ilk adım attığınız günlerle kıyaslarsanız, nasıl bir tablo çizersiniz?

ŞT - Düşüdüğüm zaman zihnime kolaj ile yapılmış iki tablo geliyor. İlk tablo, 1990 yılından; eskiz, rapido çizimleri, karanlık oda filmleri, tire-film, milimetrik kağıtları, yapıştırıcı, dünya kadar karalama, kötü tipografi. İkinci tablo, 2006 yılından; bye bye iş gücü, bilgisayar, hız, effective çalışma, uzak ofis, uzak iletişim, medya gücü, herkes tasarımcı-herkes değil, kağıdın bir ayağı çukurda, eskizin ölümü, internet, global iletişim, fikir kısırlığı, taklit, kopyalama, daha fazla duyu.

OC - Türkiye’deki günümüz reklamcılığının ve grafik / tasarım anlayışının Dünya standartlarindaki konumunu nasıl değerlendirirsiniz? Size göre eksiler ve artılar nelerdir?

ŞT - Bence eksi ve artı yerine “farklılıklar” üzerine yoğunlaşmalıyız. Bu konuda bana oldukça ilginç gelen gözlemlemelerim var. Bence görsel tasarım bir iletişim aracı olmasının yanı sıra bir kültür yapısının karekteristik imzasını da taşır. O kültürde kullanılan dili, bireyleri, semboliz mi bir ilanda, broşürde, logoda kolayca bulabilirsiniz. Tasarımda bu tip yansımayı Amerika’da batı-orta-doğu bölgeleri arasındaki tasarımlarda bile gözlemleyebilirsiniz: New York tasarım firmalari ile Las Angelos tasarım firmalarının yaptığı işler arasında oldukça karakteristik şekil ve içerik değişimleri olması gibi. Bu pek çok unsurdan kaynaklanabilir. İklimden tutunda, populasyonun çok kültürlü mü olması, ya da demokrat mı yoksa cumhuriyetçi mi olmasına kadar uzayabilir. Bence bu tip kültür karakteristliğinden Türkiye’de yapılan tasarımlarda da bir kendi özgünlük var. Bu özgünlüğün ilk dikkat çekeni bence yapılan işlerde iyi yaratıcılık görmem ama bunu tersine içerik ve fonksiyon olarak da zayıf bir işlevsellik hakim. Sanki yapılan işlerde zamansızlık ve düşük bütçeden doğmuş “aceleciliği” görüyorsunuz. Bu döngü tipografiden içeriğe, fotoğraftan, baskıya kadar yansıyor bence. Bunun nedenini de Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu için ekonomideki büyümedeki “hız” a firmaların ve dolayısıyla reklam ajanslarının da ayak uydurmaya çalışması. Bu zamansızlık da tasarımcıları “iç güdü” ile tasarım yapmaya itiyor gibi. Aynı içgüdüsellik sektörün öteki kaynakları olan matbaalardan tutun da fotografçılara kadar yansıyor. Örneğin biz Duolution da bazen bir 16 sayfalık broşürün tasarımı için 1 ay istiyoruz. Eminim bu süre Türk tasarım firmalarında daha azdır.

OC - Tasarım ve marka yaratma sürecinde kişinin dikkate alması gereken öğeler sizce nelerdir?

ŞT - En önemli şey bence araştırma. Projeyi iyice anlama. Objektifler nelerdir, hedef kitle kimdir, tekil mesaj nedir gibi. Bu temeller atılmadan, yapılan tasarımlar bence çok zayıf olur ve mesajı doğru iletmez. Biz genelde verilen zamanın %70 ini araştırmaya (buna fikir araştıması da dahil) geriye kalan %30 luk zamanı da üretime ayırırız. Yani 7 gün sonunda bilgisayar başına oturup geriye kalan 3 gün içinde de sunumumuzu hazırlarız.

OC - Grafik alanında ülkemizde sıklıkla kavram kargaşası yaşanabiliyor. Örneğin, uzunca bir süredir tartışılan "tipografi" konusu bizim
sitemizde de uzun süre tartışıldı, halen de ara ara tartışma alevleniyor. Bu kavram kargamaşasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

ŞT - Bence tipography: THE ART OF DESIGNING WITH TYPE. Yani, yazi ile tasarım yapma sanatı. Bu bir tabela da olabilir, bir ansiklopedi sayfası da ya da bir logo da. Bir çözümlemenin tipografi denmesi için çok yaratıcı bir çözümleme biçimi olması zorunda değil; hiç bir özelliği olmayan bir internet sayfasında bile bir tipografi söz konusudur. Düz yazı bile bir tipografik çözümlemedir. Tipografi müzik gibidir; klasik müzik eğer bir ansiklopedi sayfası ise, Rock müzik bir mobilya bianeli olabilir.

OC - Türkiye’nin bir grafik dili olmamasından sıklıkla şikayet ediliyor. Buna katılıyor musunuz? Bu sorunun nasıl aşılacağını düşünüyorsunuz?

ŞT - Eğer bu bir problem olarak görülüyorsa, belki Communication Arts ya da Archive gibi yayınlar kenara konulup geriye bir bakış vizyonu ile yazımızdan tutun da dilimize dek bir analiz yapılmalı ve bize özgü özellikler modernize edilerek şekillendirilip tasarıma transfer edilmeli. Bana sorarsanız da globalleşen dünyamızdaki pek çok sınır ortadan kalkarken bir grafik dil kimliğine sahip olmamak gelecek için daha avantajli belki. Global tasarım yapan bir reklam ajansı pek çok yabancı dünya markalarının ilgisini çekebilir.

OC - Her grafik tasarımcı iyi bir marka tasarımcısı olabilir mi? Eğer fark olduğunu düşünüyorsanız bu farkları nasıl belirtebilirsiniz?

ŞT - Elbette olabilir. Olmamasi için bir neden göremiyorum.

OC - Grafik ve tasarım kelimeleri yanyana geldiğinde aklınızda ne canlanıyor?

ŞT - Grafik bir görsel prezentasyonu çağrıştırıyor, tasarım ise organize olmuş ve stratejik amacı olan bir süreci. Yani Grafik Tasarım, stratejik olarak organize edilmiş düşünce ya da düşünceleri görselleştirilme pratiği.

OC - Grafik tasarım ve buna bağlı olarak reklam ve pazarlama hayatın içinden öğeleri taşıdığı için reklamcının da kendisini beslemesi
gerekir. Siz kendinizi nasıl besliyorsunuz?

ŞT - Bu soruyu sorman çok ilginç. Çünkü son zamanlarda DuoLab’te bu konuda çalışıyoruz: Inspiration nedir, nasıl oluşur, yaratım sürecini nasıl etkiler ve bir tasarımcı nereden nasıl ilham alır? Bu konuda şimdilik benim yaptığım şey kendimi bir proje öncesi sürekli duyusal bombardımana maruz bırakmak. Filmden tutun da bilimsel kitaplara, müzikten tutun da, entellektüel tartışmalara dek uzanabilir. Bu beni en son trendlerin frekansına getirip “farkındalık” sağlar.

OC - Günümüzde reklamcılar, tasarımcılar biraz da pop idolleri gibi bir hava çizer oldu. Siz ise daha paylaşım taraftarısınız. Bu paylaşım
adına hali hazırda atmak istediğiniz adımlar, yapmak istediğiniz projeler var mı?

ŞT - Şöhret genel olarak başdöndürücü birşey olabilir. Medya burada en önemli unsur. Bir bağımlılık oluşturur. Kötü bir alışkanlık gibi, seni etkisi altına alır ve kişiliğini yitirip o etiket, medya, ne derse o olursun. Aynı şey idolleşmiş tasarımcılar için de geçerli mi bilmiyorum. Ama bence önemli olan kalıcı işler bırakmaktır bu da yenilik ve özgünlükle mümkün. Eğer bu da bir kişiye şöhret getirirse, şöhret inançları ve bilgileri daha kolay daha geniş kitlelere aktarmak için kullanılan iyi bir araç olabilir. Örneğin sizin benimle yaptığınız bu interview benim için bir paylaşım aracı oldu.

OC - Türkiye’ye geri dönüp birikimlerinizi paylaşmak adına ders yada konferans etkinliklerine katılıyor musunuz?

ŞT - Henuz katılmıyorum. Ama çok istiyorum. Tipografi konusunda birşeyler yapmak isterdim. Belki bir workshop ya da konferans.

OC - Geleceğe yönelik planlarınızda neler var? Duolution’den sonrası var mı? Hedefleriniz nelerdir?

ŞT - İlk plan, duolution’i kendi kendini finans edebilen bir bağımsızlığa sokmak. Sonra da bağımsız olarak araştırma ve geliştirme ile pek çok öteki tasarım alanlarına taşımak.

OC - Uzun süredir bu sektörde olan ve sürekli olarak hayatını bir şeyler yaratarak geçiren bir insan olarak, asla durmak bilmeyen bir
lokomotif gibisiniz. Gözlerinizdeki bu parıltının sebebi nedir?

ŞT - Öyle miyim gerçekten? Farkında değilim. Belki gördüğün parıltı yalnızca yaşamın kendisine olan merakımın pozitif düşünceye olan inancım ile karışımı olabilir.

OC - Sektöre girmek isteyen genç grafikerlere, tasarımcılara ve reklamcılara yönelik önerileriniz nedir?

ŞT - Eskiz, eskiz eskiz!

OC - Son olarak da, şimdi çantanızı masanın üzerine boşaltsak içinden neler çıkar?

ŞT - Hiç birşey çıkmaz. 3 çantam var. Günluk çantam - görüşme çantası - portfolio çantası. Her seferinde çantamı boşaltır ve ihtiyacım olduğunda doldururum. Kullanmadığım anlarda boş dururlar. Yani Zen deyimi gibi “bir testi boşken içinde koca bir evreni taşır”. Dolu olduğundaki demirbaşlarımı sorarsanız: Apple Powerbook’um, çeşitli kitaplar, çizim defterim, kurşun kalemim, promosyonel duolution posterimiz, kartvizitlerim, dergiler.

OC - Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

ŞT - Zevkti.


www.duolution.com
www.dinodream.com

Adicolor - Yellow

Adicolor devam ediyor...
Neil Blomkamp tarafından yönetilen, Terri Tatchell ve Neil Blomkamp tarafından yazılmış yeni Adicolor ile Yellow..."Coming Soon" ;)